son yazılar

31 Aralık 2008 Çarşamba

Mutlu Yillar

Herkese saglik ve mutluluk dolu bir yil diliyoruz. *Drink Responsibly

30 Aralık 2008 Salı

Rehavet Panayiri

(Bazi Farkindalik Uyeleri)
Ku Gonullerinin alt grubu olan Farkindalik Grubunun duzenledigi Rehavet Panayiri bu sene biraz gec olsa da gerceklesti. Carsamba Gununun tatil edilmesinden dolayi katilimin onceki senelere gore biraz dusuk kaldigi eglenceli aksam sarkilarla senlendi. Bu eglenceli aksamda Farkindalik grubu kutuphane yapmak icin gerekli paranin bir kismini satilan salep, cig kofte, baklava, midye dolma, maras dondurmasi, patlamis misir, kestane, turk kahvesi+fal, gozleme ve nargilelerden elde etti. Ellerinden gelenin en iyisini yaptigina emin oldugum bu arkadaslarima bu guzel organizasyon icin cok tesekkur ediyorum, ve geceden fotograflari sizlerle paylasiyorum...

29 Aralık 2008 Pazartesi

Lütfen bu seviyeli tartışmamıza "Çıkış"ta devam edelim.

Kanka üniversite Sabancı hakkında ek$i sozlukte söyle yazılmış:


içerisinde içmeyi bilmeyen parti yapmayı bilmeyen geniş bir güruhu barındıran üniversitedir. zira okulda 5. yılım ve her partiden sonra itinayla sebepsiz yere kavga eden bir grup barındırmıştır. bugün yılbaşı partisinden sonra olduğu üzere. bir erkeğin bir erkeğe kartopu attığını iddia ederek, oda basıp adam dövmeye yeltenen beyinsizlerin bir şekilde varolabildiği üniversite.

Evet, iki farklı yazardan, on saat arayla yazılmış iki entry. Sürekli kavga ediyorlar sanırım. Kafalarına esiyor, hepsi yurtlarından çıkıp ortalık çimenlik bir yerde buluşup bağırışıyorlar, meşale yakıyorlar, sapıtıyorlar. Kafalarına esiyor, ateş yakıyorlar birbirlerini kesiyorlar.. Ne kadar eğlenceli lan! Peki ya Koç? Birisi partide size gelse çarpsa, "Ayy bu benden kesin hoşlanıyooo!" triplerine girmez misiniz? Bu adamlar birbirine giriyor. Buz pateni yaparken yazıldığı kıza bile bile bodoslama dalıp çıkma teklifi eden ve başarılı olan binlerce Koç insanı tanıyorum. Okulumuza kar da yağdı, kardamadam yapma bahaneleriyle neler neler olacak. Hayat mı bu? Değil.

Leman Sam Konseri (Bolum 3)

Leman Sam Konserinin son bolum videolariyla yine karsinizdayiz. Bu konserin duzenlenmesinde emegi gecen basta KU Gonulluleri olmak uzere herkese cok tesekkur ediyor ve bu tarz organizasyonlarin devamini bekliyoruz. Iste Leman Sam konserinin merakla(!) beklenen diger videolari. Leman Sam - Aman Cevriye Hanim (Aman Katerina Mou) yunanca Leman Sam - Turkuler Leman Sam - Hey yillar

27 Aralık 2008 Cumartesi

Leman Sam Konseri (Bolum 2)

Konserimizi anlatmaya kaldigimiz yerden devam edelim. Sarkilarini soyleyen ve cogu zaman izleyenlerin de katilimini isteyen Leman Sam, yaptigi espriler, sorulan sorulara verdigi cevaplarla da izlyenleriyle arasindaki bagi sikilastirdi. Gunlerdir beklenen videolara gecelim simdi. Youtube'a aktarirken kalitenin dusmesini gormezden gelin. Leman Sam - Ruzgar Leman Sam - Bebegim Leman Sam - Anladim ve Gonul Leman Sam - Olmasa Mektubun (yunanca) Leman Sam - Caddelerde Ruzgar (yunanca) Diger 3 videoyuda onumuzdeki saatlerde yine bu siteden yayinlayacagim. O videolarda olan sarkilar sunlar: *10 dakikalik karisik turkuler *Aman Cevriye (Aman Katerina Mou) (Yunanca-Turkce) *Ey yillar

Leman Sam Konseri (Bolum 1)

Evet, beklenen oldu ve uzun ugraslar sonunda Leman Sam okulumuza geldi. 19 Aralik Cuma gunu satilmaya baslanan biletler ilk gunde istenen ilgiyle karsilasmadi. Ama 22 Aralik Pazartesi biletler tukenme noktasina geldi ve Sali gunu biletler yogun istek olmasina ragmen tukendi. 360 kisilik salon icin basilan 400 biletin tukenmesi kafalarda bir soru isareti olusturmadi degil. Fakat gelmeyecek olanlar goze alinarak boyle bir yol izlendi. Bu arada Sali gunu oglen saatlerinde yayilmaya baslayan bir dedikodu insanlari huzursuz etti. Leman Sam'in sarki soylemek icin degil, soylesi yapmak icin geldigi konusunda yayilan dedikodular ne yazik ki satislari dusurmedi, aksine konserin baslamasina yakin kapida 30 kisilik biletsiz bir grup olusturdu.

25 Aralık 2008 Perşembe

Umran Inan vs Ogrenciler (Tanisma Toplantisi)

(Atilla Askar, * , Umran Inan)
Beklenen gerceklesti ve Rahmi Bey'in de mailinde belirttigi gibi rektorumuzle bulusma imkaniz oldu. 2 gun boyunca hem hocalarla hem de ogrencilerle tanisan yeni rektorumuz Prof.Umran Inan bu iki grup uzerinde de olumlu etkiler birakti. Bizim 2. gununde katildigimiz ve katilimin cok az oldugu hatta Konsey Baskaninin katilmadigi tanisma toplantisindan aktaracaklarim ise su sekilde: Once konusmasini yapmak uzere Atilla Askar kursudeydi. Konusmasinda yeni rektorumuzle aralarinin iyi oldugunu soyledi ve ardindan kursuyu yeni rektorumuze birakti. Prof. Umran Inan, Stanford Universitesi'ndeki devam ettigi projelerden ve kendisine ayrilmis yuklu kaynaklardan vazgecerek yeni bir heyecan icin Koc Universitesi'ne geldigini soyledi.

24 Aralık 2008 Çarşamba

Ultra Plazmik HD LCD Dana TV'ler

Gün geçmiyor ki Koç İnsanı zevkten dört köşe olmasın. İnsanlarımız çılgınlar gibi kaydıktan sonra, patenlerinin verdiği yorgunlugu, içinde bulunduğumuz gunlerde yurtlarımızın tv odalarında atıyor. Nasıl mı, şaka değil, yurt binalarımızın her bir ortak kullanım, tv odalarının duvarlarını sereserpe ultra hd plazmik lcd tvler kaplıyor artık. Once kayıyoruz, sonra yoruluyoruz, yurdumuza geliyor hiç bi yere sapmadan doğruca tv odasına gidiyoruz, plazmamıza bakıp gülümsüyoruz. Bu kadar basit. Eskiden duvar halıları olurdu evlerimizde, desenli desenli, geyikli ve kahverengi. Gelişen teknolojiden nasibini alan herkes artık halıları cıkartıp su ustte gordugumuz 1,5 metrelik tvlerden taktırıyor. Geçmişte yaşayacak değiliz elbette, dengeler değişiyor biz de ayak uyduruyoruz. Tıpkı yurt mudurlugumuz gibi.

23 Aralık 2008 Salı

Leman Sam Konseri ve Umran Inan

Leman Sam konserinin butun videolari ve yeni rektorumuz Umran Inan'in ogrencilerle yaptigi tanisma konusmasinin ayrintilari yarin burada...

21 Aralık 2008 Pazar

3. Anketimiz Sonuclandi!

Konseyin calismalarini nasil buldugunuzu sordugumuz 3. anketimiz sonuclandi. Fazla bir katilim olmamasi uzucu. Sonuclar goruldugu gibi. Herkesi yeni anketimizde oy kullanmaya davet ediyorum.

20 Aralık 2008 Cumartesi

Leman Sam Geliyormuş

Harika kulup KU Gönüllüleri yine harika bir işe imza atmaya yeltendi. Yeltenmekle kalmadı baya baya işin sonuna kadar geldi. 5 Aralık Dünya Gönülllüler gününe dair bir konser aslında. Maksat bu kadar didinen, çalışan emek veren KU Gönüllülerine bir moral olsun ne bileyim bir eğlence olsun. Bu gönüllüler o kadar gönüllüler ki bu konserin bilet paralarını toplayıp gidiyorlar Barınak Gönüllüleri Derneği'ne bağışlıyorlar, delirmiş olmalılar hepsi. Harikulade insanlar.. "E madem eğlenceğiz, coşacağız, e kimi davet edelim?" diye bana geldiler sordular. Ben tabi hemen CevherCan abiyi söyledim ama kabul etmediler. Yok artık. Tabi ki bana sormadılar, niye sorsunlar. Sorabilirlerdi ama. Sorsalardı ilk tercihim Leman Sam olurdu ki, ben demeden zaten Leman Sam hanımefediyi çağırmışlar bile, ne mutlu. 23 Aralıkta olacak konserimiz, 19:30'da başlıyor, SGKM'de (bu da yeni çıktı: Sevgi Gönül Kültür Merkezi, vaaay) takriben 1 bucuk saat fakat eminim 2, 2.5 saati bulur. Biletlerimiz Ö.Mer'de. Migros katında. Bu arada biletler harika olmuş, üzerinde büyük bir emek ve yaratıcılık! Eline alınca insan konsere gidesi geliyor. Sırf ben bilet tasarımı için 7 tane aldım, biri kendime kalan 6sını çekilişle dağıtacağım. Facebook üzerinden konsere de ulaşabiliyoruz. Şu ana kadar 147 katılım var, dilerim artar. Koç insanını, gönüllüsünü kırmayıp okulumuza gelecek olan Leman Sam'a da burayı okuyacagını pek sanmasam da sevgilerimi saygılarımı göndereyim. Müteşekkiriz mütemadiyen.

16 Aralık 2008 Salı

35. Gun - Buz Pateni Pisti

Okulumuzun bitmesi merakla beklenen buz pateni insaati benim ongordugumden 1 hafta once sona erdi. Bunun sebebi olarak uzerinin acik birakilmasini goruyorum. Bugun gozlemledigim kadariyla buz pistimize buyuk bir ilgi var. Epey bir kalabalikti yani. Kisa bir sure icin gozlem yapma sansim olsa da okulumuzda pistte cok basarili isimler oldugunu soyleyebilirim. Yeni yeteneklerde bu pist sayesinde yetisecektir. Gelelim ayrintilara. Oncelikle daha yaklasmadan hemen muzik sesi dikkatimizi cekiyor. Hemen ardindan bir iki ciglik duyuyoruz. Ilk haftalar birileri zarar gormezse iyidir. Buz pistinin etrafi okulumuzun guzel bir brandayla cevrelenmis. Neyse, sozlerimi mutlu bir vatandasin gorusleriyle bitiriyorum, herkese iyi eglenceler: eksisozlukten babam ve oglum nickli yazardan; bugun sınavdan çıkıp gece 8 de buz pateni kaydığımız okul oldu kendisi. açıkcası çok eğlendik. hatta bir ara rektör geldi o da kaydı.

9 Aralık 2008 Salı

Koç gibi Kurbanlık

Koç gibi üniversitenin güzel insanları, sevgili okurlar, abilerim ablalarım, küçüklerim büyüklerim. Çılgınlar gibi Koç kestiğimiz bu bayram herkese kutlu olsun, kendisi de mubarek olsun. Tatilde dışarı çıkın, nefes alın, aldırın, gezin tozun. El öpün, öptürün. Sevin ki sevilesiniz değil mi? kocuniversity.blogspot.com sizi Kurbanlık Koçların arasından selamlıyor!

6 Aralık 2008 Cumartesi

Kriz Geçiren Koç Öğrencisi

Koç Üniversitesi öğrencisi sabırsızdır. -Kalabalık sınıflarda özellikle- dersin bitmesini bekleyemecek kadar. Ona sataşır, önündekinin kafasına vurur. Sandalyesinde sallanır. Uykusuzunu, Penguenini okur. iPhone'u ile pilardo falan oynar. En olmadı uyur... Lise günlerine özlemdir aslında, akademik kariyer yapmaya karşı gelme, ezilmeme mücadelesi. Dersi dinlememek için cinnet geçirmeyi bile göze alan öğrenci profilidir bu... XXX dersinde kafayı yemek üzere olan, belki de yiyen bir genç kızımızla bir deluhanlının (yazılarından tahmin ettim diyeyim, birinden şüpheliyim) bir kağıda döktükleri konuşma.. (dersin adını vermedim ki hem hocaya hem derse ayıp olmasın) Yanlarına almayı unutmuşlar galiba, kağıdı bırakmışlar. Tesadüf bu ya, ben buluverdim. İşte o kağıt: Fil(F) ve Rolf(R) kod isimli arkadaşlar... F: Ne? R: Diom ki, beyninde filler (üstü çizilmiş), balina (onun da üstü çizilmiş), dinazor .ikişiodur. F: Ne alaka acaba sorabilir miyim? Genel fikir tamam da filler? R: WTF? F: Şahsen ben filleri sevmem. R: ROLF? F: Onu da sevmem. Hiç görmedim, ayrıca dinazor sesini sadece hollywood'dan bilioruz. Senin mental age'in 3 (üstü çizilmiş). 4. R: Benimki 5. Ben yendim! F: İyi bok yedin R: Tadı Güzeldi. F: Afiyet Şeker! R: Tenk Yu. O diil de boynum ağrıyor. (işlemler var) 5/19 x 100 = 500 /19.. F: Kadını boğazlamak istiyorum! Zaten XXXlogy science mcience değil aq. (devam ediyor) F: Bu kadın salak, We're going to come back to that diyip duruyor. Anlatmadığın şeye come back diyemessin! (Gayet zekice, bunu hiç düşünememiştim ben mesela, hayret..) R: O kadar salağım ki sol yerine sağ diom. F: ROLFCOPTER is coming!!! R: TBBT de lolcatz i ezdi sheldan. (?) F: Niye. Kendi çok mu dolu? Fil ve Rolf arkadaşları kınıyor, bir daha böyle garip şeylere kalkışmamalarını diliyorum...

Yeni Rektorumuz Belli Oldu!

Umran S. Inan
(Stanford University, Professor of Elecrical Engineering)
Atilla Askar'in gorevinin suresinin dolmasina yakin internet sitesinden rektor aradigini ilan eden okulumuz aradigi rektoru Stanford Universitesinde buldu. Stanford Universitesinde electrik muhendisligi profesoru olan Umran S. Inan okulumuzun 2009 sonbaharindan itibaren yeni rektoru olacak. 1972 yilinda ODTU'den mezun olan Inan 1977 yilinda Stanford Universitesi'nde Ph.D'sini tamamladi ve arastirma gorevlisi olarak Stanford Universitesi'ndegoreve basladi.1978 yilinda assistant professor olan Inan ertesi sene (1980-1981) Bogazici'nde ders verdi. Daha sonra yeniden amerikaya donen inan 1992 yilinda profesor oldu. Son 30 yildir amerika'da bulunan Inan bircok onemli arastirma projesinde yer aldi. Bu arastirmalar sonucunda da bircok odul kazanan Inan'in kazandigi odulleri su sekilde siralaniyor:
  • Fellow of the American Geophysical Union (AGU), December 2006
  • Fellow of the Institute of Electrical and Electronics Engineers (IEEE), November 2006
  • European Space Agency (ESA) Certificate of Recognition (CLUSTER), September 2005
  • NASA Group Achievement Award (CLUSTER), August 2004
  • Ionospheric Effects Symposium, Most Outstanding Paper Award, May 1999
  • Stanford Tau Beta Pi Award for Excellence in Undergraduate Teaching June 1998
  • NASA Group Achievement Award (POLAR), June 1998
  • NSF and Department of the Navy Antarctic Service Medal, August 1993
  • Young Scientist Award of the International Union of Radio Science, September 1984
  • NASA Group Achievement Award (Dynamics Explorer), October 1983
  • Outstanding service award of the Electrical Engineering Department for excellence in teaching (1978)
Bunlarin haricinde kendisinin yazdigi 2 de kitap bulunmaktadir. Dopdolu bir CV'ye sahip olan Inan'dan benim beklentim ise Koc Universitesi'ni su ana kadar hic giremedigimiz dunyanin en iyi 500 universitesi listesine sokmasidir. Umran Inan hakkinda daha ayrintili bilgiye http://www-star.stanford.edu/~vlf/umran.html adresinden ulasabilirizsiniz.

30 Kasım 2008 Pazar

19. Gun - Buz Pateni Pisti

Sevgili okularimiz, kocuniversity blogu haber alma ajansi buz pateni pisti insaati gelismelerinden bildiriyor. resimdende gorulecegi gibi insaatimizda ilerlemeler mevcut soyle ki zeminini 1-2 gun boyunca duzeltmeye ugrastiktan sonra uzerini lastik benzeri bir malzeme ile kaplamislar. bundan farkli olarak arka taraftaki demirlerinde yerlestirildigi goze carpiyor. peki bu kadar ilerleme ne kadar zamanda oldu dersiniz? tam 1 hafta. inanilir gibi degil. 1 hafta da bu kadar ilerleme kaydetmek gercektende buyuk bir hiz(!). her neyse ben bir onceki yazimda da belirtmistim en az 1 ay surer diye zannedersem beni hakli cikarmak icin boyle bir strateji izleniyor. bu hafta icindeki yagmuru da hesaba katmak lazim, adamlara haksizlik etmeyelim. gelismelerle yine burada olacagiz.

2. Anketimiz de Sonuclandi!

Toplamda 69 kisinin katildigi anketimizle bir rekora imza attik. hatirlayacaginiz gibi bir onceki anketimize 2(iki) kisi katilmisti.anketimizde sitemizi nereden duydugunuzu sormustuk ve 58 kisi bizi eksi sozluk'ten duydugunu belirtmis. bu sitenin duyulmasini saglayan basta eksi sozluk, ardindanda bu sitenin varligini arkadaslariyla paylasan sizlere cok tesekkur ediyoruz.

29 Kasım 2008 Cumartesi

(E)trafınızı(P)aklamaktır(İ)şim

(*)
Muthiş insanlar.. şu okulda nadir takdir edilesi gurühlardan. Epi'ler.. Abilerimiz, ablalarımız. "Hocam" da "Hocam"... Şu ülkede bıdı bıdı eden o kadar çok adam var ki. Yok bizim milletimiz tembelmiş, yok bizim milletimiz kaytarıyormuş. Aha lan! Epilerimiz, canlarımız... Ve ciddiyim... Neyse, EPI ismi nereden geliyor diye merak etmiştim ki, ögrendim ki bi şirket ismiymiş -kurumsal temizlik şirketi. İsmi de oradan geliyor mavi mavi masmavi epilerimizin. Gerçekten calıskanlıklarıyla, işlerini tam hakkıyla yapabilen ender çalışanlardan şu ülkede, harikulade... Yönetici olun, böyle çalışanlarınız olsun sırtınız yere gelmez. Tecrübeyle sabittir... Gelin görün ki, epilerimizin zaman zaman bu temizleme aşkı biraz aşırıya kaçıyor, korkuyoruz. Eğer odadaysanız, kapınız calınır ve o "Oda Temizliği!"ni duyarsınız. Epinin heyecanını yaşarsınız. Bazense temizliğe bırakırsınız odayı sabahtan -hoş dağınıklık, pislik eksik olmuyor odada da- ah be abicim, "annelerin masa üzerinde-odada gerekli ne var ne yok çöpe atma" hastalıgı masum kalır. Ah be abicim, neleri çöpe atmadın ki. Aylar boyunca biriktirdiğim MigroS poşetlerinin arkasından ne gözyaşları döktüm sen bilir misin abim? Sevgiliye bi gece oncesinde ufacık bi kagıda yazılmış aşk şiirlerine ne dersin(!?), ya o muthiş gitarcılardan konser sonrası güç bela kaptığım penalar? Cillop gibi hatırası olan pena ya! Boş sandığın ama aslında rechargable olan pillerimi geri getirebilir mi haykırışlarım? Canları sağolsun, Kendilerini çok severiz o ayrı, fakat bu nasıl bi çalışma aşkıdır, hırstır-azimdir-ihtirastır, gerçekten takdir-e şayan. Her temizlik sonrasında oda alt üst de olsa... Genel de yurt bolgesindeki Epilerle kanka olunur iki haftada. İddaa/At yarışı tüyolarında mukemmel yetenekliler... Dahası da var, Epi abilerle bir "Kemal Kılıçdaroğlu / Dengir Mingir Mungur Mir" tartışması izlemişim canlı yayında, OF! Efsane. Tribunlerde böyle müthiş ithamlar duyamassınız. Baya dümdüz gider canlarım, fakat bana geri dönüp de "Hocam kusura bakma, bunların hepsi aynı" demesini bilecek kadar da muhteşem insanlardır. O günü ömrüm boyunca unutamam. İmkanım olsa da anlatabilsem. Çoook, çok eğlenmiştim (yanlış anlaşılmasın, babam bile bu kadarını yapamıyor o bakımdan). Amanın! bir de Volkan Demirel'in top koşturduğu (ya da topları içeri aldığı) bi FB maçı vardır ki, hiç girmeyeyim bile. Eğer frekansı tutturursanız Epiler su okulda anlaşabileceginiz muthiş birer insan olabilir. Genelde bu okulun personeli zaten oyledir. Siz hangi üniversitenin yurdunun televizyon odasında bir güvenlik gorevlisiyle "tam 25 dakika" boyunca "Bez Bebek" izleyebilirsiniz? Tabi ki Koç Ünivesitesininkiyle. Tabi benim gibi dengesi bozulmuş öğrenciye de ihtiyacınız olabilir bu noktada. (*) Fotoğrafımız, 19/02/08 İstanbul Kar Tatili'nde D yurdundan çekildi. Nasıl der siz Türkler? by kirkbir...

27 Kasım 2008 Perşembe

Ayva Kupasi

Bugun Ayva Kupasi dahilinde okulumuzda itu-bogazici ve koc-sabanci maclari yapildi. saat 22:30 gibi spor salonuna gittigimde sadece koc-sabanci erkekler macinin bir kismini izleyecegimi zannettim fakat gittigimde daha kizlarin maci bitmemisti. niye bu kadar geciktigini sordugum da ise bogazici ve itu macinda kavga ciktigini ve bir gecikme yasandigini ogrendim. bu konuda yorum yapmayacagim cunku olaylarin nasil gelistigi hakkinda hicbir fikrim yok. gelelim gecenin devamina... Kiz takimimiz sabancili rakiplerini 32-28 yenerek, 2. maclarin sonunda 1 galibiyet ve 1 yenilgiye ulastilar. bu gece bize yasattiklari zafer icin kiz takimimizi kutluyoruz ve basarilarinin devamini diliyoruz. kiz takimimizda elif attigi 3 lukler ve etkili oyunuyla sayi yukunu omuzlamistir gecenin benim izledigim diger macinda ise erkek takimimiz cekismeli gecen maci sabanci uni. karsisinda 59-48 kazandi. macin baslarinda yasanan cekisme son periyodta sabanci universitesinden 15 nolu oyuncunun faul sayisinin dolmasi ve orcun arkadasimizin iyi oyunuyla son buldu. bu sirada farki acan takimimizda bu macta goze batan isimler; burak, orcun ve noyan olmustur.tek eksigimiz pota altinda biraz etkisiz kalmamizdi ki serdar hocanin bu duruma bir care bulacagini dusunuyorum.Erkek takimimiz ise bu gece ki zaferle birlikte galibiyet sayisini 2'ye cikardi. takimlarimiz ilk maclarinda bogazici uni. ile karsilasmistir.

25 Kasım 2008 Salı

Little Yemekçi

Felsefe dersinden kafamda binlerce "var mıyız yok muyuz" soruları-şüpheleriyle çıktım. Sınıftan uzaklaşırken de Odeon altındaki CIT'nin önünden geçeyim istedim, ki böylece ofis giriş kapısının hemen yanındaki şifre girdiğimiz telefonlu son teknoloji kumandanın mükemmelliyetine bir kez daha şahit olabilecektim. Her adımla kalbim daha sert atmaya, bacaklarım daha bir tir tir titremeye başladı. O an geldi. Delici ve kıskanır bir halde sekreter ablamıza bir bakış fırlattım. Bu bakışlar haykırıyordu: "Ah senin yerinde olmak için, o kapının diğer tarafında olabilmek için neler vermezdim!" diye. Kah mutlu kah afallamış bir ruh haliyle o kumandaya baktım. O an herşey durmuş, felsefe dersinde aradığım tum sorulara bir anda cevap bulmuştum. Ah CIT sen nelere kadirsin! Bizi teknolojinle döversin... Oradan uzaklaştıkça gerçek dünyaya geri dönüyordum. Karnımın acıktığını farkedip, divanın yani şimdilerin yemekçisinin yolunu tuttum. Suratımdaki hafif memnuniyetsizlikle etrafı söyle bi süzdüm, belki bir tanıdık gorur de yemeklerin o harikulade tadına ortak olabilirim diye. Başarısız oldum. "Tepsi"mi aldım, içeri süzüldüm. Ahçı abilerin yine iyi niyetli sevecenlikleriyle karşılaştım. Her gün biftek yiye yiye bihal olmuşum ki, biftek yazısını görür görmez yolumu "Izgara Reyonu"na çevirdim. O derece yani! Hasan Abi (adını bilmiyorum ama adını Hasan koydum ben) yine o kendine has stiliyle beni karşıladı. O derece, ileri bi samimiyet kurmuştuk ki, hal-hatır soruyor, yapamadığım odevleri tartışıyor, haftasonu için iddaa tüyoları veriyorduk birbirimize. Bir beş dakka muhabbet ettikten sonra anca siparişimi hazırlamaya koydu. Ah Hasan Abi, aç bıraktın bizi! Izgarayı beklerken oluşan samimiyet/hava(atmosfer) bi başkadır divanda. Hele yalnız bekliyorsanız. Tepsiyle oynamalar, reyonun onunde volta atmalar, hemen yanda bekleyen güzel bir kız varsa kesmeler, salak saçma muhabbet açma denemeleri vs. "Buranın mayonezi de bir başka güzel canım!" Lan bildiğin tat mayonez işte, manyak mısın sen? Saat 12de geldiğim için pek bi kimseler olmadığından mutevellit diğer Ahçı abime sataşmaya yeltendim. Fakat o benden hızlı çıktı ve beni dumura uğratan o soruyu sordu: -Hocam, gel sana bir pizza ısmarlayayım? Zaten kafamda felsefik şüpheler var. Bir an fenafillaha ulaştım sandım. Nerdeyim sorusunu yonelttim kendime, cevab veremedim. Afallamıştım resmen. Sonra gözlerim ahçının hemen onundeki kagıda ilişti: Pizza + İçecek : 7 YTL! "Yemekçiyi seviyorum!" diye bağırmışım o an. Kendime geldiğimde söylediler. Hatırlamıyorum. "Film şeridi" geyiği gerçekmiş meğerse. Evet yemekçi sonunda yılın atılımını yaptı ve öz be öz kendi kaynaklarıyla pizza yapımına geçti. Fiyat da belirttiğim gibi. Pizzamız 15cm civarında bir çapta. Öküz gibi değil. Abiye içtenlikle sordum, "Ismarlama derken bana ozel bi uygulama mı, hakkaten beleş mi bana?" diye. Yok değilmiş. 7 YTL istedi benden. Üç cesit pizza mevcırt: Vejeteryan olanı hatırlıyorum bi tek. Diğerleri de ton balıklı, normal, klasik falan öyle bişilerdi. Gidin yerinde inceleyin artık, yarın mesela, tabi yoğun izdihama yakalanmamak için erken gidin. Yanında da kola-fanta-sprite-ıce tea falan bir de. Al sana doyurucu menü. Ahçım önceden hamurunu açmış, içine yine önceden hazırladığı malzemesini koyuyo, hemencecik gözunun onunde mikrodalgada ısıtıp, "afiyet olsun" deyiveriyo. Yurt Müdürlüğünden BoğaçHan (adını hakkaten ogrenemedim hala, umarım dogrudur) Beyefendi pekala beğenmiş gibiydi pizzaları. "Aha ikinciyi de isteyecek" derken, ne kadar doyurucu bi pizza oldugunu anladı ki, ikinciye yok diyebildi... Benden solemesi, yemekçiyi senenin girişimcilik odulune ben layık gördüm.. Gidin deneyin.. Ya da boşverin, kendinize bi iyilik yapın, hayatınıza başka türlü devam edin ;)

kirkbir'den fotograf calismalari

kirkbir'in cektigi diger fotograflara ulasmak icin: http://kirkbir.deviantart.com/

24 Kasım 2008 Pazartesi

Paylasmak Guzeldir

Paylasmak deyince akliniza ne geliyor? mutluluklari paylasmak, acilari paylasmak, bir kuru ekmegi paylasmak... Baska. Okulumuzun agi. simdi geri donup bakiyorum da bizim geldigimiz sene (2006) okulda bir paylasim cilginligi almis yurumustu. o zamanlar psychopeer, electromaniac bu isimlerin basinda geliyordu. belki de benim su an takip ettigim dizilerin sorumlulari da onlardir. daha sonra bizle birlikte gelen tetiker parladi. dedigim gibi o zamanlar internet baglantimiz da simdiki gibi degildi. her aksam counter strike agini actigimizda en az 2-3 kurulu harita olurdu, neyse buna baska zaman deginecegim. bu paylasimci arkadaslar o kadar basarili isler cikariyorlardi ki bir ara istek bile aliyorlardi. siz yaziyordunuz isteginizi 1-2 saat sonra istediginiz dizi, film, oyun paylasimdaydi. Bir ara o kadar ileri seviyeye gelmisti ki bu paylasim rektorumuz Atilla Askar bu konuda mail atip herkesi uyarmisti.peki o gunlerden bugunlere neler degisti. ozellikle gecen seneden baslayarak psychopeer ve electromaniac paylasimlari biraz kismasi ve bu sirada okul agindaki problemlerin bas gostermesi bu paylasim sektorune balta vurdu. bu sene ise yeniden bir toparlanma bekledigimiz tetiker bu patlamayi gerceklestirdi ve yaklasik son 10 gundur elindeki dizi ve filmleri bizlerin kullanimina acti. yalniz bu sene paylasim grubumuzda bir kac degisiklik goze carpiyor. tetiker'in yine basi cekecegi bu paylasim grubuna yeni katilan arkadaslarimiz ise bilginoglu ve thelickerman isimlerini kullaniyorlar. benim su ana kadar dikkatimi cekenler bu uclu bunlardan farkli bir paylasim adina sahip iyi bir arsivi olan arkadaslarin isimlerini siz okuyucularimizdan bekliyorum. benim hedefimde ise bu paylasimci arkadaslarin oldugu bir takvim olusturak ve hangi gunler kimin hangi diziyi paylasima acagini sizlerle paylasmak var. paylasmak guzeldir. lutfen bizim sitemizin adini da arkadaslarinizla paylasin. :D

22 Kasım 2008 Cumartesi

UGG meselesi

bu sezonun modasi herkesin ayagindada gorulebilecegi gibi UGG marka botlar. cesit cesitler, kisa, uzun, bej, beyaz, siyah, orgu ... Ama artik bir durmak lazim dusunmek lazim. siz degilmiydiniz ayni kiyafeti giydiginizde pisti olduk diyen ve kendini kotu hisseden. simdi ne oldu da her 2 kizdan 3 unun ayaginda bu botlar var. bana zevkler ve renkler deyip konuyu kapatmaya calismayin. moda diye koyun surusu gibi bu botlari giyenler kuzu derisinden yapilan bu botlarin icinde koyun gibi gozukuyorlar. simdi sizlere okudugum kadariyla bu botlarin bir kotu yonunu aktarmak istiyorum, bu botlar su gecirdi mi kurumak bilmiyormus ve her sezon yenisini almak gerekiyormus. bana kalsa bu botlari kimse giymese ve bu kuzular hayatlarina devam etse ama illaki ayagini bu kuzunun agzina sokmus gibi dolasmak istiyenler varsa devam edin, zaten ben dedim diye duracak degilsiniz ya. ama belki asagida ki yorumlardan sonra belki bi kisminiz bu igrenc botlari giymelten vazgecerler. once sizlere su yukarida gorudugunuz resmin altina yazilan yorumu aktariyorum: Ugg brand whatever you want to call them. Boots? They are an abomination to feet everywhere. So many cute girls wear them and their cuteness go's right out the door. Disgusting! Katilmamak elde degil. Simdi ise eksisozluk'ten raj isimli yazarimizin hem okulumuz kizlari hem de bu botlar uzerine yazdigi yazisini sunuyorum: Koc universitesi'ndeki genç kızlarımızın uniforması haline gelmiştir. cosplay'e giderken rahatsız şeyler giyen fangirl'ler gibi görünüyor kızlar bunu giyince. kadarcık yakıştığını da düşuşünmüyorum; ayrıca her kızda var bundan kardeşim, eskiden okul eteğinin altında önceleri sarı sarı caterpillar, ardından timberland botlar ve en son da patlayan buffalo bot giyme sevdası gibi, şimdi de bunları giyiyor genç kızlarımız. hayır para senin, ya da babanın, nereye harcarsanız harcayın ama... yani insanda zevk olur, renk moda uyumu olur. farklı bir şey deneme ihtiyacı olur. yani okula giriyorsun, hepsi birbirine yakın kiloda nerdeyse anoreksik, cildi kışın bile koyu tonlarda (bronz gösteren fondöten), suratta 10 kilo makyaj, sarı saçların dibinden siyahları fırlamış siyah kaşlı, aşırı sigara içmekten sesi çatlamış ve kalınlaşarak benimkinden bile kart hale gelmiş ve en korkuncu da 2000$'lık harvey nichols çantaları kollarını spastik bir biçimde bükerek taşıyan kızları görmeyi insan bir yerden sonra kabullenebiliyor. bak o kadar şey saydım, sonra sen gel üzerine bir de bu kadar zevksiz bir bot giy. zaten ne beklerdin ki yani? yavru kedi boku renginde o botlar... duygularima tercuman olmus desem yeridir raj icin. umarim bu yaziyi okuyan 3-5 kisi cikar da su botlari giymeyi birakirlar.

12. Gun - Buz Pateni Pisti

Insaatimizin 12 gununden resimlerle sizlerleyiz. ilk bakista alta serilen cakil taslarinin seviyesinde yukselme ve soldaki tahta iskelet goze carpiyor. e tabi bir de ortadaki iki abi var onceki resimden farkli olarak.

7. Gun - Buz Pateni Pisti

kirkbir'in bahsettigi buz pateni pistimizin insaat fotograflariyla karsinizdayim. insaatimiz 7. gununde ve simdiye kadar yapilanlari soyle ozetlemek istiyorum. yaklasik 7 gun once ogrenci meydanindaki hareketlilikler cimlerin toplanmasiyla basladi. 3-4 gunde toplanan cimlerin ardindan altina cakil taslari serilen pistimiz 7. gunun sonunda resimdeki goruntuye kavusmustur. insaat bu 1 hafta icerisinde hava sartlari nedeniyle bir kez durmustur. gelelim bu insaatin kirkbir'in de bahsettigi tarafina. bu pist ne kadar gerekli ne kadar gereksiz. konustugumuz kisiler bu pistin yazin yeniden toplanacagini soylediler. peki bu pistin kullanim suresi ne kadar olacak? su an bana kalirsa en az 1 ay var bu insaatin tamamlanmasina. yani aralik sonunda ya da ocak ayinin ilk haftasinda bitecek. peki sonra ne olacak? sonra okulumuz tatile girecek. tatilden geri dondugumuzde tarihlerimiz 9 subati gosterecek. yani elimizde subat,mart ve nisan aylari olacak. okulumuzun buz pateni pistinden daha buyuk ihtiyaclari varken ki en basta internet altyapisinin duzeltilmesi gelir, 3 ay kullamak icin bir pist yapmak israftir ve vehbi koc gibi israftan kacinan birisine kendi egitim kurumundan yapilmis buyuk bir ayiptir. insaatin yeni resimleriyle karsinizda olacagiz.

21 Kasım 2008 Cuma

Biz de Kayabileceğiz artık...

Bekledim, bekledim. Ama yeter artık sabretcek halim kalmadı benim de tıpkı diğer Koçlular gibi. Baktım da yau bizim bu CIT iyi çalışıyor, keza yurt müdürlüğü de. Okulun interneti sayesinde okuyorsunuz bu yazdıklarımı, farkındasınız değil mi? Adamlar daha ne yapsın. Eski adıyla divan şimdilerin yemekçisi'nin kabak dolmasını sevmeyen olabilir mi? Peki ya Taksim'den haftasonu dönüşlerimiz, sırf Taksim'den servisle dönebilmek için Taksim'e giden kaç kişi tanıyorum ben, bir saysanıza siz de! Tanrım ne kadar güzel bir okulda eğitim alıyorum derken, yeni bir gelişmeyle bir kez daha sarsıldım, titreyip kendime gelmeyi denedim uzun uzun... Öğrenci Merkezi-Henry Ford arasında barındırılan otluk alanda bir cisim belirdi geyiği çok sıktı canımızı artık. Gittik kocuniversity.blogspot.com ekibi olarak araştırmalarımızı yerinde yaptık, orada çalışan arkadaşlarla bir bir konuştuk. Bunla yetinmedik, rektörümüze kadar çıktık; kendisiyle konuşamadık ama "içerdeki tanıdıklarımız" sağolsun üstte gördüğünüz fotoğrafı alabildik. Top bile oynatmadıkları güzelim çimlerin üzerinde beliren cisim bir adet 10x8 metre genişliğinde mini mini bir buz pistiymiş meğerse. Kendisinin yapımı tamamlanınca tıpkı yukardaki fotoğrafta gordüğünüz gibi hanımkızlarımız (?) bu şekilde buz pisti sporu icra edeceklermiş. Gelen haberler arasında açılışa da ünlü bir ses sanatçısı gelecek diyorlar. Bok gibi paramız var mı, yok mu? Onu da yaparız! Okul dışından burayı takip edenler ya da günde 15 kere geçtiğimiz yolda kafasını sağa-sola çeviremeyip kocaman pist inşaatını görememiş, dünyadan kopmuş, bihaber Koçlu arkadaşlara pistimizi tanıtalım hemen: Pistimiz alttan soğutmalı, üstten ısıtmalıdır. Poponuzun üzerine her düştüğünüzde en az hasarla kazayı atlatmış olabileceksiniz böylecek. İkinci olarak, buz pistimizin ergonomik yapıya sahip olması yani portatifliliğini diyebiliriz. Yani istersek pisti alıp odeon'a götürebiliyoruz ya da S yurdunun içine de alabiliriz. Neden olmasın? Fakat herşey bu kadar güzel değil maalesef. Sıcak havalarda buzun erimemesi için çok fazla elektrik-gaz-petrol harcamamak adına yaz gelmeden pistimiz depoya konacakmış. Bu kış kaydınız kaydınız, yoksa bekleyeceksiniz 7 ay kadar bir daha. Biz görevimizi yapalım, sizleri uyaralım. Eveeet, biricik öğrenci konseyimiz, biricik okul başkanımız çalışmıyor diyenler görsün. Seçim zamanı ne kadar vaatte bulunduysa yerine getiriyor konseyimiz bir bir, daha ne yapsınlar soruyorum size? Bunlardan en acili olan yarı olimpik buz sahamıza ivedilik kazandırdığı için buradan bir kez daha teşekkürü bir borç bilirim. İlerleyen günlerde gençliğimde kaleme aldığım "Hepimiz Kaymalıyız veya Kaymamalı mıyız?" isimli kitabımdan "On adımda nasıl kayarım?" isimli makalemi buradan bulup okuyabilirsiniz. Üşümemek, üşütmemek adına hepinizi poşularınızla birlikte buz pistine bekliyor olacağız. Konuyla alakasız bir not: İstanbul üniversiteleri bir bir kafayı yiyor. İtü'de senelerden bu yana süregelen "Geleneksel Vadi Yürüyüşleri" bu sene de olaylı-gürültülü gerçekleştirildi. 20 Kasım'da da bir delirme hareketi Sabancı'dan geldi. Hem sözlükten hem de facebook üzerinden takip ettik olayı. Artık bizim de dayanacak gücümüz kalmamıştır. Bir cinnet, bi kıvılcımla yıkarız bu okulu da kuleyi de. Bi an once bitsin pistimiz, kaymak istiyoruz!

18 Kasım 2008 Salı

Blogumuz Yorumlariniza Acildi !!

Merhaba arkadaslar, biraz cabayla blogumuzun trafigini arttirmis bulunuyoruz. Burada yazdiklarimizin sadece bizim goruslerimizi yansitmasini istemedigimizden sizin yorumlariniza da acigiz. Yapmaniz gereken yazilarin hemen altinda yer alan yorum linkine tiklayarak goruslerinizi belirtmek. Bize katilip okulumuz hakkindaki gelismelerden okuyucularimizi bilgilendirmek istiyorusaniz bana maille ulasmaniz yeterli. Mezun olan arkadaslar da aramiza katilip okulumuzun yeni ve eski durumunu karsilastirabilir, mezun olduktan sonra bizleri nelerin bekledigi konusunda yazabilirler. Yorumlarinizi bekliyoruz...

15 Kasım 2008 Cumartesi

Anket Sonuclandi !

Anketimiz yuksek(!) bir katilimla sonuclandi. kimlerin oy verdigi gayet acik. zaten kac kisi bakiyoruz ki su bloga. neyse siradaki ankete daha fazla katilim olmasini umut ediyorum, Kucuk Evim'i de bu iki oy'undan dolayi tebrik ediyorum.

14 Kasım 2008 Cuma

CevherCan'ı Koç Üniversitesi'ne Davet Edelim mi?

Diyarbakır doğumlu olan Cevher CAN, müzik hayatına 1988 yılında Başlamıştır. Yaşamının her alanında müziği ön planda tutmuştur. Yıllarca emek verdiği müzik Hayatında kendisine ait birçok söz ve bestesi bulunmaktadır. Biriktirdiği bu bestelerini 2004 yılında bir albümde toplamaya karar vermiş ve ilk albümü olan “Hasretinle Yaşıyorum”, u müzik piyasasına sunmuştur. Özellikle doğu Bölgeleri ve Avrupa, ilk albümüyle birlikte Cevher Can’ı kabullenmiştir. Gördüğü ilgi karşısında üretkenliğini artıran ve besteleri çoğaltan Cevher Can ilk albümü ardından hemen ikinci albümü “Çaresiz Bir Aşka Düştüm”,ü hazırlamıştır. Bu iki albüme 5 tane klip çekmiş ve bu klipleri bir çok müzik kanalında yayınlanmıştır.

Özellikle Doğu Bölgelerinde verdiği konserlerinde geniş bir kitle toplayan Cevher Can, Avrupa’da da aynı ilgiyle karşılaşmaktadır. Halk konserlerinin yanı sıra aynı zamanda Türkiye’nin birçok yerinde Türkü Evleri’nde de sahne almaktadır. Cevher Can Mütevazı kişiliği ve efendiliği ile müzik piyasasında kendisini kabul ettirmiş ender sanatçılardandır.

* * *

Sessiz sedasız tanıdık O'nu. Hangimiz sevmedik ki? Evet, CehverCan içimizden biri. Tıpkı bir BerkeCan, UtkuCan ya da BatuCan.. Poşusunu eksik etmiyor boynunda, koynunda, tıpkı bizim gibi. Onu ilk "Hasretinle Yaşıyorum" ile tanıdınız. Benimki biraz daha eskiye dayanır aslında... Hatırlıyorum da o günleri, zor günlerdi benim için... Hayatın vurduğu her bi tokatla daha da dibe gömülüyor, bu bataklıktan kurtulmak için ne kadar cabalasam da başarıya gark olamıyordum. Fakat O'nun bende yarattıgı etkiyle bugünlere gelebildim, yazımın başında buradan kendisine sevgilerimi iletirim, O'nun açtıgı ve ışık tuttugu yolda ilerliyorum- teşekkürü bir borç, dostane bi tebrik bilirim...

2003'ün soğuk bi sonbahar Brüksel öğleden sonrasında, Mamma Mia'dan çıkıp soluğu metroda almıştım. Brüksel metrosu tıpkı İstanbul gibidir, metrosunun bi ucundan baktığınız zaman diğer ucunu görebilirsiniz. Yani metrosu ne Paris'e benzer, ne de New York'a. Brüksel Metrosunda da tıpkı İstanbulda oldugu gibi çalgıcılar-türkücüler vardır - ki genelde bizim gurbetçilerimizdir. Onları dinlemekten gerçekten çok zevk alırım. Ruhlarını parayı umursamaksızın katarak yaparlar işlerini... Diyarbakırlı CevherCan'ı da ilk burada tanıma ve dinleme fırsatı bulmuştum. Aslında bi tesadüf değildi bu tanışma ya da bu fırsat, ayrıcalık! Mamma Mia'yı izlerken arka sıradaki çift sürekli CehverCan diye birinden bahsediyordu. Kulak misafiri olmuştum; CehverCan'ın Brüksel Metrosu Vunderbah duragında çok ünlü ve neredeyse butun Brüksel'de geniş kitleler toplamış, hemen hemen bütün Brüksel Müzik Piyasasının artık kabullendiği bi sokak calgıcısı oldugunu anladım. 7 kişilik halay ekibiyle beraber oldukça ilgi görüyormuş kendisi Vunderbah civarlarında...

Koşar adımlar birbirini takip etti; Vunderbah civarlarını pek iyi bilmezdim o sıralar. Fakat iki sokak geçtikten sonra yolun karşısında bi kalabalıgın oldugunu farkettim. Anlamıştım. CevherCan Brüksel'i sallıyordu tek başına. Kalabalığı deyim yerindeyse yara yara geçtim O'na ulaşabilmek için. Ne Yazıktır ki, 5-6 metre gidebilmiştim o coskulu kalabalıgın arasında. O'nu duyamasam da hissedebiliyordum, o enerjiyi-elektriği alıyordum... Kalabalık sokağa taşmış olacakki on beş dakika sonra polisler geldi ve dağıttı kalabalığı. Yine gelirim diye içimden geçirip, bi gun sonrasında gene aynı yere geldim, fakat beni acı bi sürpriz bekliyordu. CevherCan artık yoktu... Uzaklara, memleketi Diyarbakır'a dönmüştü...

Gün oldu, devran döndü. CevherCan'la olan yolumuz daha dün Taksim D&R'da kesişti. Dile Kolay! Tam 5 sene geçmiş Cevheri dinlemeyeli. İstiklalde karanlık yagmurun altında çılgınlar gibi yürürken dergi satanların bagırışları arasında tanıdık bi ses duydum, evet! O'ydu. O'na tekrar kavuşabilmiştim. Yolumu değiştirip D&R'a girdim bi telaşla, Çaresiz Bir Aşka Düstüm ve CevherCan afişleri dört bi yanı kaplıyordu. Gözlerime inanamamıştım!

Albümü aldım, doya doya dinledim. İnanın o çizgisinden hiçbirşey kaybetmemiş. Üstüne kendi hayat tecrubesini, acılarını, mutluluklarını eklemiş hatta. Şimdi ilk albumunun siparişi verdim, stoklarda yok dediler, sabırsızlıkla bekliyorum. Albumde "Diyarbakır'dan geldim, Begenemedin mi?" şarkısı ilgimi çekti ilk başta, bu şarkının hikayesi de bir o kadar ilginç! Demet Akalın'ının "Diyarbakırdan mı Dagdan mı geldiniz?" Gafına oldukça içerlemiş CevherAbi, tepkisini yine müziğiyle sanatıyla göstermiş, ne kadar esaslı bir duruş değil mi sevgili dostlar?

İlk videosunu da bu şarkıya çekmiş, bir çok müzik kanalında da sevenler ilgiyle takip ediyor. Gerçekten çok başarılı bi klip olmuş. Şuradan izleyebilirsiniz tekrar o mukkemmeliyeti tadabilmek için...

Sizler de eminim, CevherAbi'yi en az benim kadar severek, ilgiyle takip ediyorsunuz. E madem ole CevherAbi'yi kampusumuze davet edelim. O da bizden biri değil mi? Poşularımızda O'nun imzasını - kokusunu taşımak istemez miyiz? İnanıyorum ki, bu blog üzerinden başlatılabilecek kampanya ile Öğrenci Konseyimize gerekli talebi yapar, O'nu hem bi mini konsere, hem de hoş bi söyleşiye davet ederiz. Arz ederiz... Kendisini tanımayanlar yoktur biliyorum, ama varsa da lütfen CevherCan'ın Resmi Web sitesini buradan ziyaret etsinler. Unutmadan! cevhercan 16:00 ile 22:00 saatleri arasında msn de. msn de yazışmak ve görüşmek için info@cevhercan.com adresini kişi listenize ekleyebilirsiniz. Ben ekledim vallaa... Doyamayanlar ve PoşuSeverler için geliyor: Ayrıca buradan Megadeth'e prodüksyon nasıl yapılır öğrenme amaçlı tavsiye ediyorum. Mustaine baba gör gör, zımbırtı senii!

13 Kasım 2008 Perşembe

SOS Lab'lerde Silah Sesleri

Şu CIT'e akıl erdirmek mümkün değil. Elle tutulur tek yanı Odeon altındaki ofislerinin kapısındaki kumandadır. Hani su sifre girip, sekreterle telefonla konusup falan filan içeri girme iznini yer, gören de sanacak sanki içerde üst düzey teknoloji; çökmesi halinde dünyayı kaçınılmaz bir son bekliyor... Alakası yok! Kah Comp 201 kah Math 204'ten çıkmış mini mini yetişkinler soluğu bugünlerde sos lab'lerde alıyor. Bugunlerde demek yanlış aslında, ne zaman sos labler boş kalmış CS ya da AOE sapkınlarından? Üniversiteye ilk girdiğimiz yılları hatırlarım da -ki sene 1972 civarı.. kütüphanede oynardık deliler gibi. OOZATAS vardı, bir efsane! CS efsanesi.. hayır hayır mükemmel oynadığından falan değil. Setup source'muzdu kendisi. Şimdilerde mezun olmuş OOZATAS, onun veliahtı IAYKAC ismi dolanıyor ortalarda. Neyse, evet SKL diyordum. O zamanlar Track hesabı calışan ELC öğrencisi olmanın getirdiği huzur ve ferah sistemine gark olmuş haldeydik. Herkesin derse giriş çıkış saatleri de aynıydı. 9:30da girilir, 11de ikinci derse, sonra doğru kütüphane zemin kata. 2'ye kadar... EEE.. O günler eskide kaldı ama CS eskilerde kalmadı, 3 senedir düşük fps'ler, "yok mouse'a alışamadım, evdeki mouse'm olsaa!..." serzenişleri hep dillerde kaldı. SKL'de geçen o zindan günlerden sonra, çare SOS lab'ler oldu. Olmadı Sevgi Gönül'ün karşısı. Arada exchange'ler denk geliyor, hayret ediyorlar... İlahi Türkler?! Gel gelelim, firefoxu açmakta zorlanan bilgisayarlarda Türk Genci nasıl CS oynayabiliyor. CIT'e karşı kazanılmış azmin zaferidir bu açıkca. Koç öğrencisinin CIT ile bir başka imtihanıdır CS seansları. Düşünsenize, tam ısınmışsınız oyuna, head shotların ardı arkası kesilmiyor, bi anda "unblock" hatası! Olur mu? Belki sniper'ımız ya da 4'ün 1'i falan yok elimizde, ama bizim mangal gibi yüreğimiz, elimizde de en keskininden Bursa Bıçağı var. CIT de kimmiş?? Bol IceWorld'lü günler.. "Lan arkada lan, zıpla zıpla!" "Pusma lan it! Nerdesin lan?"