son yazılar

9 Kasım 2008 Pazar

Ne Giyiyoruz? Poşu Takıyoruz!

"Bu kış paltomun üstünde atkı yerine, siyah beyaz yün bir poşu saracağım. Kendisi halis munis Urfalı. Sıcacık tutuyor. Son yıllarda Doğu illerimizde çekilen dizilerden mi etkilendim yoksa Thomas Wylde ve McQueen'in kurukafalı kocaman fularları mı çağrışım yaptı bilmiyorum. Önemli de değil!"
* * *
Şu okulun insanları bir garip hakikaten. Elimde değil... Kendi giyimime takmıyor gözüksem de, kendimi fazla koyverdiğimi söyleyemem ya da ne biliyim, millete görece yeni arayışlar içine girmediğim olmuyor değil. Sonuçta insanlar / topluluklar ya cevresini kendine uyduruyorlar ya da kendilerini çevrelerine... Bilmeyen yok bu saçma lafı! Fakat, haliyle bi insanın cevresini değiştirmesi pek bir zor. Ama bunu yapabiliyor bi statüdeysen de bi o kadar basit. Size de malum olacaktır ki, kampus insanımızın çoğu genç, kıpır kıpır-fıkır fıkır cinsten, liseden çıkıp gelmenin, saça sakala ya da bakır boyalı, röfleli falan saçlarla tanışmanın getirdiği bi heyecanla yaşıyor. Özgür bir ortamda "ben büyüdüm" diyebilmenin keyfi. Akabinde akıllara gelen, "kendimi bi kalıba sokmalıyım veya şekillenmeliyim, hayat görüşü edinmeliyim" (yontabilir de kendisini) cümleleri, tripleri. Hangimiz yapmıyor geç kalınsa da? Fakat bunu yaparken, nedense çevreden o kadar ilham alıyoruz ki, bireyin birey olabilmesi şartlarının hepsini yıkıp geçiyoruz. Ufacık bi veletken, daha çoktu bu tip belli şekillere girmeler, etkilenmeler, çocuk aklımızla kolayca empoze olabiliyorduk bu tip dayatmalara tabi ki! Eskiye nazaran daha iyi bir haldeyiz. En azından hiçbirimizin yurdunun herhangi bir duvarında "hepsi" posteri falan yoktur ya da ne biliyim "anne hasan'ın sarı corabı var benim yok" demiyoruz artık... Büyüdük yani artık, oha! Aslında ne kadar masum... Gel gelelim, bu kadar çocukça dışa vurulmasa da başkasında olana özenmelerin, imrenmeler hatta yuh artık derecesinde kıskanmaların da ötesinde veya berisinde birşeyler taşıyoruz herbirimiz. Çiftleşme arzusuyla yanıp tutuşan her türk gencinin sevgilisi olanlara gıpta ile izler posizyonda olmaları konusmaları en masumu, en güzeli ya da "E hadi tamam" şu ötedeki elemanın altındaki audi tt'ye "yok begenmem, istemem, beni bi honda civic keser abi, ayagımı yerden keser yani" diyen akl-i dengesini yitirmiş arkadasları zaten aramızda barındırmıyoruz, fakat ufak tefek saplantılar gülünç olmuyor değil...
* * *
Trend diyorlar şimdikiler, bize ufakken moda diye öğrettiydiler, sene 1953... Yok artık, "Allah razı olsun bulandan" edebiyatı yapmayı hiç sevmem. Markalaşmak güzeldir, cebinize daha çok para girmesini sağlar ya da cıkmasını. "Adamına göre değişir". Yalnız ve güzel kampusumun değişilmezi trendler... Koç insanı modayı iyi bilir, sever sayar. Uyar. Uydurur. Kızlarımızın saçına bakır, üstüne mesela bi GAP, altına "eh işte bi kot", en aşagı Converse, biraz daha olaya ciddi bakarsa yımıhrta burun açık bi ayakkabı. Erkeklerimiz daha vurucu bu konuda, aman deyim. Hoş bi göynek iki düğme açık, he o yoksa yakası havaya dik olacak hale getirilmiş polo şeysi makbuldur. Alt serbest, fakat polo yakaların kalkmadığı bi üst hoş olamaz, olmamalı. Yine de eh işte bi sweat ya da t-shirt ideal be kuzum... Havaların serin hal hüküm sürdüğü günlerde sırta yerleştirilmiş, kollarıyla gogus kısımda sarmaş dolaştırılmış beyaz bi kazak pek bir mukemmeliyet teşkil eder unutmadan beliritiyim. Hele altına pembe bi göynek de giyseniz, pek bi iyisiniz... Yahu tamam, bu dunya ya da yurdum insanı nasıl 70lerde sacını başını aptal aptal uzattıysa, elbette ayagına converse'ni de giyecek, yuh yani. Sonuçta biz de bir toplumuz yahu, beraber yaşıyoruz, değil mi! Misal, Poşu.. Urfa atkısı diyorum ben. Böle siyahlı grili beyazlı-renklileri de var ama yadırgıyorum ben onları takanları-, philistine scarf da derlermiş. Görüyorum sağda solda, boyunlarda. İmreniyorum. Kıskanıyorum. Nerden geldi, nasıl bulaştı insanımıza hiçbirfikrim yoktur. Begeniyorum. Siyasi-kültürel bakımdan kafası allak bullak olmuş insanımızın marjinalliği aradığı birşey sanırım poşu. Özellikle de siyasi olarak. Kıçı dondugu için takmıyor ya! Donsa kıçına bağlar hem. Fakat bu sarı çizgili siyah veya beyaz çizgili yeşil adidas eşofman altı gibi bişi. Bir ihtiyaç. Geçenler okudum bi yerde, viral fashion. Cuk diye oturur bu poşunun kucağına... Geçen senelerdeki ABD ve Avr. kaynaklı bir moda rüzgarı olsa gerek bu görülen hem kampüsümüzde hem de yurt içindeki çeşitli onemli caddelerde, avm'lerde falan. 08-09 kış modasının süpper aksesuarı... İnsan gurur duymuyor da değil fakat, kültürümüze sahip çıkıyoruz ya da ne bileyim, işte bakın ey dünya biz bir kültür mozaiğiyiz cartız curtuz. Tıpkı Demet Akalın ablamızın nasıl İbrahim Tatlıses türküsü okuyor olması gibi. Maşallah, cillop! Çarpık ilişkiler yaşanıyor elbet. Kapitalist düzenin hüküm sürdüğü mordor diyarında, devrimci-isyankar ruhun ve "dağdan mı geldiniz, diyarbakırdan mı" imalarıyla dolu deriinn karanlık ve sessiz fangorn ormanı arasında rohan-minis tirith civarlarında sıkışmışlığın bi mozaiği... Seviyoruz mutemadiyen...

0 comments: